Dolar 32,3147
Euro 34,6684
Altın 2.409,50
BİST 10.045,74
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 17°C
Az Bulutlu
İstanbul
17°C
Az Bulutlu
Per 19°C
Cum 17°C
Cts 19°C
Paz 20°C

“Otomotiv sektörü diğer sektörler için de lokomotif bir sektör”

“Otomotiv sektörü diğer sektörler için de lokomotif bir sektör”
05 Nisan 2012 10:56 | Son Güncellenme: 09 Mart 2017 10:50
A+
A-


Salih Atılgan, “Yerli otomobile daha önceler karşı çıkanlar şimdi belli bir noktaya geldiler ve ‘tamam bizde yapabiliriz’ demeye başladılar. Yerli araba demek tüm parçalarının Türkiye’de üretilmesi demektir” açıklamasını yaptı.

Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği Otomotiv Sektör Kurulu Başkanı ve YEDPA Ticaret Merkezi  Yönetim Kurulu Başkanı Salih Sami Atılgan yerli otomobilin konuşulduğu bu dönemde dergimize önemli açıklamalarda bulundu.

Türkiye’de otomotiv sektörü özellikle 2000’li yıllar itibariyle çok büyük bir gelişme gösterdi ve devamında ihracatta otomotiv sektörü birinci sektör haline geldi. 2011 yılında da birinci sektör oldu. Bu kapsamda yerli otomobilin ülkeye yapacağı katkıları anlatan Salih Atılgan, “Otomotiv sektörü diğer yan sektörler açısından da lokomotif bir sektör. Demir, çelik, kimya, lastik gibi ana sektörlerin en büyük sürükleyicisi ve teknolojinin gelişimi konusunda itme gücü yaratan bir sektör. Otomotiv sektörü geliştikçe makine sektörü de gelişme açısından önemli yatırımlar ve yeni ürünler ortaya koyuyor. Bu tip işlerle bağlantılı olarak 10 milyar dolara yakın bir hacme sahip. Ağırlıklı olarak katma değeri yüksek bir sektör yaratıyor.  Kısacası yerli oto diğer sektörler açısından da, istihdam oranında da önemli değişiklikler ortaya koyacak” şeklinde konuştu.

“Teknolojiye yatırım yapıyor”

Bunun yanında otomotiv sanayisinin geliştiği ülkelerde savunma sanayisi için bir altyapı oluşturuluyor vurgusunu yapan Atılgan, “Gelişmiş ülkeler durup dururken  bir savunma sanayisi kurmuyorlar, otomotiv sektörünün altyapısını kullanıyorlar. Böylesine son derece etkili bir sektörün Türkiye’de de 1 milyon adetlere yakın adet satışlara yaklaşıyor. Ülkemizin kendi iç pazar potansiyeli var. Ayrıca ihracatta da Türkiye’de üretilen araçların yarıdan fazlası yapılıyor. Bu araçlarla ilgili herhangi bir kalite sorunu ortaya çıkmadı. Geri çağrılan bir tane araba yok” diye anlattı.

“Kendi markamızı yaratmalıyız”

Son dönemlerde Türkiye’de üretilen araçlarda yerli parça oranının sürekli düştüğünü kaydeden Atılgan, “Şuanda otomotiv sektörü tarihinde ilk defa dış ticaret açığı verdi. 200 milyon gibi bir rakam bu. Ama böyle devam ederse büyüyebilir. Bütün bu etkenler Türkiye’nin kendi markasının olmasını gerekli kılıyor. Dünyada otomotiv sektöründe hem böyle gelişmiş hem de otomotiv markası olmayan ülke yok gibi. Bunun nedeni yaklaşım içerisinde global markalar özelilikle Türkiye’de yer alırken bir takım şeyleri stratejik olarak böyle planlıyorlar. Birde şöyle bakmak lazım. Türkiye’de otomotiv sektörü 50’li yıllardan itibaren gelişme gösteren bir sektör. Büyük markaların Türkiye’ye girdiği dönemlere denk geliyor. Bu markaların yüz yılı aşkın sürelerdir belli altyapıları oluşmuş. Ama bunun tersi olan Uzakdoğu ülkeleri de var. Bir Uzakdoğu markası bizdeki Anadol gibi bir araç üretmiş ve hatta bizdeki Anadol o markadan daha önce piyasada yer alıyordu. Ancak biz geliştiremedik ve o marka kendini dünya çapında bir markaya dönüştürdü ve şuanda dünyadaki en önemli markalardan bir tanesi. Bizdeki Anadol’un ise 80’li yılların başında üretimine son verildi. Bunun ana nedenlerinden biri bizdeki otomotiv sektörünün kendi ulusal stratejisinin olmamasından kaynaklanıyor. Bu açıdan düşündüğümüzde biz de kendi markamızı yaratmalıyız” ifadesinde bulundu.

Bilindiği üzere Türkiye’de Devrim arabası vardı diyen Atılgan, “Bu araba Devrim senesinde yapıldı, 1961. O araç Türk mühendislerinin büyük bir başarısı olarak yapıldı. Devrim otomobillerinin üretimi büyük bir başarıydı. Rahmetli Necmettin Erbakan’ın büyük bir katkısı vardı.  O zaman pancar motoru kullanılan motorları kullanmışlardı bu araçlarda. Motoru yapıldıktan sonra arabayı niye yapamayalım diye düşünülüp yola çıkılan bir projeydi. Tabi bu tür işlerde gelişme süreci çok önemli. Yapıldı ama geliştirilmedi. Bunun nedenlerinden biri de o zaman ekonomi devlet merkezliydi. Bu iradeyi ortaya koyan askeri rejim hakimdi. Araba Cumhuriyet Bayramı törenine getirildi. O dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel arabaya bindi ve yüz metre sonra araba durdu. Benzin konulmadığı için duran araba başarısız olarak nitelendirildi ve projeye son verildi” diye konuştu.

Bunun yanında bazı lobiler ve unsurlar bu projeyi itibarsızlaştırma kampanyası yürüttüler diyen Salih Atılgan, “O zamanki değeriyle o projeye 1000 lira gibi bir para ayrıldı. Aynı senede atların ıslahı için 20 milyon gibi bir para ayrılmıştı. Hatta Devrim arabasına ayrılan o 1000 liranın bir kısmını da vermemişlerdi. Böyle bir bütçeye bile karşı çıkanlar olmuş. Bu vatana ihanettir, paralar çarçur edildi diyenler ortaya çıkmış ve bunun gibi gazetelerde manşetler atılmıştı. Ancak atların ıslahına ayrılan o parayı kimse gündeme getirmedi. Burada hakim unsurlar muhtemelen Türkiye’yi pazar olarak kullanmak isteyen lobilerdi. Bunlar Türkiye’ye yol haritası çizmişler. Türkiye belli noktalarda üretim yapmasın biz orayı pazar olarak kullanalım. Biz kendi markamızı üretelim. İstediğimiz zaman fabrikalarımızı taşıyalım.  Böyle bir yaklaşım ortaya koydukları için engel oldular. Daha açıkçası bu firmaların Türk ortakları da buna göz yumdular, milli düşüncelerle hareket etmemeleri de etkili oldu. Ecevit hükümeti döneminde Türkleştirme çalışmaları yürüttüler ama uzun vadede bir siyasi istikrar olmadığı için uzun vadede başarı elde edilmedi” şeklinde konuştu.

“Yerli oto için yeni fabrikaya gerek yok”

Türkiye’nin şuanda parça ve araba üretmesi için ayrıca bir fabrika kurmasına gerek yok vurgusunu yapan Atılgan, “Türkiye’de üretilen araçların parçalarının yüzde 85’i  yine Türkiye’de üretiliyor. İç pazar olarak 1 milyonlara dayanmış bir potansiyel var. Kişi başına düşen araç sayısı gelişmiş ülkelere oranla 4’te bir oranında. O yüzden büyük markalar Türkiye’yi çok önemsiyorlar. Avrupa’da pazar daralırken Türkiye çok önemli bir potansiyel olarak gözüküyor. Bunun yanında Türkiye’de eski model araçlar hala trafikte yer alıyor. Bu araçlarında yenilenme sürecine girmesiyle birlikte potansiyel çok daha yukarılara çıkıyor” ifadelerini kullandı.

REKLAM ALANI