Kurumsallaşamayan KOBİ’ler!
Türkiye’nin toplam işletme sayısının yüzde 70’ini oluşturan aile şirketlerinin çoğunluğu KOBİ’ler. Türkiye’de bu derecede önemli olan KOBİ’lerde iş, kurumsallaşmaya geldiğinde ne yazık ki görmezden geliniyor. Aile şirketlerinde en büyük eksiklik, satış ve marka yönetimi konusundadır. Satışları çok iyi olan bir şirketin dahi, devamı garanti altına alınmazsa, şirket sahibinin kurumsallaşma adına parasını, enerjisini ve emeğini kaybedebileceği açıktır.
Türkiye’de ‘Kobi’ olarak adlandırılan işletmelerin hemen hemen hepsi aile şirketi. Aile şirketi kurmanın girişimcilikle eş anlamlı görüldüğü Türkiye’de, kesin sayı bilinmemekle beraber yüzbinlerce aile şirketi var. Türkiye’de en büyük 500 dediğimiz yerli firmaların da belki yarısından fazlası aile şirketidir. Yani aile şirketi demek illa küçük işletme demek değil. Türkiye’de çok büyük ciroları olan aile şirketleri de bulunmakta.
Toplam işletme sayısının yüzde 70’ini aile şirketlerinin oluşturduğu Türkiye ekonomisi için önemli olan aile şirketleri ve diğer bir değiş ile KOBİ’ler, yıldan yıla büyüme hızlarını artırırken, kurumsallaşma anlamında ise geri kalıyor. Aile şirketlerinde en büyük eksiklik satış ve marka yönetimi konusundadır. Satışları çok iyi olan bir şirketin dahi, devamı garanti altına alınmazsa, şirket sahibinin kurumsallaşma adına parasını, enerjisini ve emeğini kaybedebileceği açıktır.
Kurumsal Eğitimin Aile Şirketlerindeki Önemi
Sadece verilen danışmanlık hizmeti ile şirketlerin sürdürülebilirliğini sağlamak da mümkün değil. Şirketler mevcut faaliyetlerini daha iyi ve verimli sürdürdüklerinde ve sürekli optimumu kovaladıklarında etkili ve kalıcı olurlar. Bunun için de her şeyden önce mevcut bir düzenin sağlanmış olması gerekli. Aile şirketleri dendiğinde akla ilk “kurumsallaşma” fikri geliyor. Ancak şirketlerin aklına kurumsallaşma ya işler büyüyen aileyi doyuramadığında ya da her şey harika giderken geliyor. Aile şirketlerine kurumsallaşmaları gerektiği öyle ezberletiliyor ki, mevcut performanslarında iyi yaptıkları şeyleri de beğenmez, bunların farkına varamaz oluyorlar. Aile büyüdükçe şirketin aileye aynı standartları sağlaması zorunluluğu, işin başındaki jenerasyonu strese sokarken, yeni jenerasyonun sanki sürekli bir şeyler eksik ya da yavaş yapılıyormuş duygusu ile mevcut durumu, daha iyisini nasıl yapacağını bilmeden eleştirel olmasına neden oluyor. Şapka’da verdiğimiz eğitimler, aile şirketlerinin, kendi önceliklerini belirleyerek kendi prensip ve değerleri çerçevesinde gelişmesini ve bu noktadan sonra sürdürülebilirliklerini sağlıyor.
Satışları çok iyi olan bir şirketin bile her koşulda devamı garanti altına alınmalı
Türkiye’de şirketlerin yüzde 50’sinin üretim yaptığı varsayılırsa, bu üretimin satılması ve şirketin gelir dengesini oluşturulan koşul ve yönetim şartları, o şirketin varoluşunda en önemli rolü oynar. Sürekli satış geliştirme zihniyetinde olmayan bir şirkette kurulan yönetim kuralları ve organizasyonlar başarısızlıkla sonuçlanır. Türkiye’deki aile şirketlerinin çokluğuna ve çeşitliliğine rağmen neredeyse tamamının satış ve marka yönetimi konusunda tıkanma yaşamaları tesadüf değil. Yönetim sıkıntıları, kurumsallaşamamalarının en önemli nedeni de yine benzer bir teknik eksiklikten doğmakta.
Yüzbinlerce örneğin yer aldığı dünyada, tek bir doğru metottan bahsetmek mümkün değil. Her şirketin kendi dengesinin, kendi değer ve hedeflerinin tek tek konu alınmasının ve detaylı anlaşılması gerekiyor. Aksi halde satışları çok iyi olan bir şirketin bile her koşulda devamı garanti altına alınmazsa, şirket sahibinin kurumsallaşma adına parasının, enerjisinin ve emeğinin kaybedileceği açık.
MÜGE ÇEVİK
Şapka Danışmanlık Kurucusu ve Sahibi