Avrupa’yı kimin yöneteceğine dair görüş ayrılıkları belirmeye başladı

Avrupa Birliği’nin güçlü yönetim mekanizması olan Avrupa Komisyonu’na kimin başkanlık yapacağına dair görüş ayrılıkları dün kendisini belli etmeye başlayarak Brüksel’in ne kadar güç barındırması konusunda anlaşmanın kolay olmayacağı sinyallerini verdi.

Alman Şansölye Angela Merkel, İspanya Başbakanı Mariano Rajoy ve diğer önemli liderler eski Lüksemburg başbakanı Jean Claude Juncker’e destek veriyor.

Juncker, Pazar günü sonlanan seçimlerde en çok sandalyeyi kazanan merkez sağ Avrupa Halkın Partisi’nden aday olmuştu.

Fakat oylama aynı zamanda Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde euroya ve Avrupa Birliği’ne karşı tereddütlü olan grupların da parlamentoya girmesine izin vermişti. Yaklaşık 20 yıldır Avrupa Birliği’nde çalışan ve Avrupa’nın birbirine entegrasyonu için gerçekleştirdiği çabalarla bilinen Juncker’in yeniden çıkışta olan aşırı sağcı gruplar tarafından tutulmayacağı düşünülüyor.

İngiltere lideri David Cameron ve İsveç lideri Fredrik Reinfeldt başta olmak üzere bazı liderler ise Juncker’i desteklemeyeceklerini duyurdular.

Brüksel’e gelen Cameron, Avrupa’yı yönetecek liderin ülkelerin başkentlerine daha çok güç verilmesini anlaması gerektiğini ve ancak böylece açık, rekabetçi ve esnek bir Avrupa inşa edilebileceğini dile getirdi.

Juncker’e en açık muhalefetlerden bir tanesi ise kendi grubundan bir üye olan Macaristan Başbakanı Viktor Orban’dan geldi. Orban, Macar televizyonuna verdiği bir röportajda “Avrupa Komisyonu’nun başkanı olması gerektiğine inanmıyoruz” diyerek görüşünü açıkça belirtti.

Bu nedenlerle Avrupa Komisyonu başkanının seçiminin bu sefer geçmişe göre daha zorlu olacağı görünüyor.

Birçok önde gelen Avrupa Birliği partisi kamuoyunun ilgisini çekebilmek için ilk defa kendi adaylarını seçtiler. Bu adım AB liderleri tarafından kucaklanmazken, bazıları bunun Avrupa Parlamentosu tarafından güç ele geçirmek amacı taşıdığını düşünüyor.

AB liderleri bugüne kadar komisyonun başkanını seçerken biraz daha özgür olurken, parlamento yalnızca başkan ve takımına evet veya hayır oyu kullabiliyordu.

Fakat 2009 yılında yeni yasalaştırılan bir AB anlaşmasına göre devlet liderleri yeni başkanı parlamento seçim sonuçlarını göz önüne alarak seçmek durumundaydılar. Yasa yapıcılar kendi gruplarıyla görüşmeyen başkanları reddetmekle tehdit ettiler.

Bir diğer adaylardan Alman Sosyalist Martin Schulz ise kendi grubunun seçimlerde iyi bir performans gösterememesi üzerine büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Analistler başka adayların da çıkabileceğini söylerken, bunların arasında Litvanya Başkanı Dalia Grybauskaite ve IMF Direktörü Christine Lagarde da bulunuyor.

EKONOMİ AJANDASI