Dolar 32,4375
Euro 34,7411
Altın 2.439,70
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 16°C
Az Bulutlu
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Paz 16°C
Pts 16°C
Sal 18°C
Çar 19°C

Ertuğrul Günay: Bir kuru pastayla sorun çözülebilirdi

Ertuğrul Günay: Bir kuru pastayla sorun çözülebilirdi
03 Haziran 2013 09:19
A+
A-

ertuğrul günay

Kültür ve Turizm eski Bakanı Günay,Gezi Parkı eylemlerinde yaşanan olayları değerlendirdi. İnsanların betonlaşmaya isyan ettiğini belirten Günay, “Cuma sabahı insanlara belediye bir çay ve kuru pasta ikramedebilirdi. Türkiye hepimizi daha doğru anlardı” dedi.

Gezi Parkı kışla mı olacak alış veriş merkezi mi tartışması almış başını gitmişken, konuyu bir bilene sorduk. Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay, bütün Türkiye’yi ayağa kaldıran Gezi Parkı’nda ne yapılacağını anlattı. Daha doğrusu ne yapılamayacağını.
*Gezi Parkı’nda yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tretuvarın genişletilmesine, yani Taksim’in yayalaştırılmasına kimse karşı çıkmıyor, Taksim’de bir cami yapılmasına da kimse karşı çıkmıyor, insanlar Taksim’de yeni bir ticarethane yapılarak daha fazla betonlaşmaya itiraz ve isyan ediyorlar. Bu itiraz, anlayışla ve sükunetle dinlenebilirdi. Cuma sabahı insanlara belediye bir çay ve kuru pasta ikram edebilir, belediye başkanı dördüncü gün yaptığı konuşmayı ilk gün yapabilirdi. Türkiye hepimizi daha doğru anlardı. Polisin abartılı müdahalesi, hem olayı iktidar karşıtı bir noktaya sürükledi hem de çeşitli grupların istismar için bu olaya sarılmalarına yol açtı.
TEK BİR AĞAÇ KESİLEMEZ
*Mahkeme yürütmeyi durdurmayı kararı verdi, şimdi ne olacak?
Mahkeme kararı itirazla ortadan kaldırılmadan herhangi bir şey yapılamaz, burada ağaç kesilemez, kazma vurulamaz, inşaat yapılamaz.
*Karara itiraz edilecek gibi.
Danıştay’a itiraz edilebilir.

*Topçu Kışlası ihya edilecek ve AVM olmayacak deniliyor.
Topçu Kışlası yapılacaksa buraya topçuları mı getireceğiz? Sivilleşmeden bahsederken, biz niye şimdi kışla yapmaya çalışıyoruz? Belli ki mesela bir sergi salonu, yapının tarihiyle ilgili küçük bir müze yapılacak, altına kebapçılar, kunduracılar, üstüne kuyumcular, alışveriş merkezi oluşturacağız. Taksim’de zaten İstiklal Caddesi, İstanbul’un dünyaca meşhur yatay bir alışveriş merkezi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne düşen, parası ve imkânı varsa boydan boya Sıraselviler’den Tünel’e kadar İstiklal Caddesi’ndeki yapıların yüzünü temizlemek, tabela çirkinliğini ortadan kaldırmak, insanların rahat ve keyifli ortamda yürümesi, alışveriş yapması için, dünyadaki güzel örneklerine benzeterek, tüm caddeyi restore etmektir. Belediyenin parası ve tarihe hevesi varsa caddeyi bugünkü pejmürde halinden kurtarsın.
NE BEN SUSARIM NE DE…

* “Söylesem faydası yok, sussam gönül razı değil” diye tweet attınız, susacak mısınız?
“Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır” diye bizim inancımızda bir söz var. Ben AK Parti’ye milletin susturulmak istendiği bir dönemde geldim, o yüzden ne ben susarım ne de milletin susturulmasına gönlüm katlanır.
* AK Parti’den açıklamalarınıza tepki aldınız mı?
Orada ilk gün her siyasal görüşten, sağcısı, solcusu, başörtülüsü, başı açığı her kesimden insanlar vardı. İstanbul’un tarihi silüetini korumak, betonlaşmasına karşı çıkmak, yeşilini korumak konusunda AK Parti tabanında duyarlı çok sayıda insan var, birinci gün bir kısmı oradaydı, bir çoklarının da yüreği oradaydı. Güvenlik abartılı müdahale edince, tepkiler hükümete yöneltilince yeniden bir siyasi kutuplaşma ve kamplaşma doğdu. Bu çok talihsiz bir gelişmedir, yönetim ve iletişim basiretsizliğidir. Ağacı, yeşili koruma konusunda bu ülkenin farklı kesimleri, birbirini anlayan ve uzlaşan bir dili oluşturamazlarsa, biz bu ülkede demokrasiyi nasıl sağlıklı ayakta tutarız?
AYIBIN BEDELİ HALKA ÖDETTİRİLEMEZ
*Gezi Parkı’nın bu haliyle mesela gece dolaşmaya pek müsait olmadığı iddiaları var.
“Gezi Parkı, zaten çok kötü durumdaydı, geceleri içinden geçilmiyordu, evsizlerin sığınağı haline gelmişti” deniyor. Böyle bir görüntünün, böyle bir ayıbın bedeli, herhalde bu parkı korumak isteyen insanlara ödettirilemez. İstanbul’un değil dünyanın en itibarlı yerlerinden birinde böyle bir park eğer bakımsız durumdaysa zaten belediyenin artık bu konuda söyleyecek bir tek sözü kalmamıştır. Bu parkın ışıklandırılması, temizlenmesi, güvenlice gezilebilir hale getirilmesi yerel yönetimin en öncelikli görevidir.
TAKSİM’İN BETONA DEĞİL YEŞİL KALMAYA İHTİYACI VAR

* Eski haline dair elde olan bilgi ne?
1938’e kadar orada bir kışla olduğu belli, avlusu top sahası olarak kullanılmış, asker çıktıktan sonra depo olarak kullanılmış. Yapının iç düzeniyle ilgili bir plan yok, koridorları, odaları nasıldı, tavanlarının yüksekliği ne kadardı, duvarları taş mıydı ahşap mıydı, bunlara dair hiçbir bilgi yok. Orası kaldırılınca da doğru bir tercihle bir ağaçlık, koruluk oluşturulmuş. Daha önce kışla varken etrafında bina yok, yapı yok ve etrafı yeşil. Şimdi ise sadece burası yeşil alan kalmış ve çevresi tümüyle yapılaşmış. Bu kadar yapılaşma varken, bir de buraya kışla adı altında alışveriş merkezi, rezidans, içinde belki kültür ve sanat birimlerinin de bulunacağı bir yapı yapmak sadece betonlaşmayı artıracak. Oysa, İstanbul’un her yerinin özellikle, Beyoğlu, Pera, Taksim bölgesinin betonlaşmaya değil, daha yeşil kalmaya ihtiyacı var.
OSMANLI MİMARİSİYLE İLGİSİ YOK
* Bu kışla, yapıldığı dönemde mesela mimari olarak simgesel bir özelliği var mı?

Kışla olarak bir dönem kullanılan bu bina, Krikor Balyan Usta’nın eklektik bir denemesi, Osmanlı’nın mimari üslubuyla hiç ilgisi yok. İstanbul’da başka ve güzel örneklerini gördüğümüz barok tarzıyla da hiç ilgisi yok. Soğan kuleleriyle bazı benzerlerini ancak Moskova’da gördüğümüz Rus – İngiliz kırması bir yapı. Binlerce yıllık İstanbul tarihi içinde de yüz yıllık bir mazisi var, İstanbul’da simgesel bir anlamı yok, birtakım mimari üsluplar denenmiş, yapılmış ve yıkılmış o kadar.

* Yeni projede nasıl bir inşa öngörülüyor, kışla mı yapılacak?
Yeni proje yok. Elde yeterli proje ve proje için yeterli doküman olmadan yüksek kurulun verdiği “yapılabilir” kararını, idare mahkemesi yeterli bilgi ve belge olmadığı için zaten durdurdu. Proje de, plan da yok, malzeme bilgisi de yok. Tescilli binayı aynı malzeme ve aynı tarzda yapmak lazım. Mesela, tescilli bina yapılırken, ahşap bir yapıyı taş yapamazsınız.

* Siz niye karşısınız bu projeye?
Teknik açıdan durumu anlattım, binanın yeniden yapımıyla ilgili plan dahi yok. Çevrecilik açısından bakıldığında da itirazım var. Orada, 80 yıllık bir ağaçlık oluşmuş. Geçmişte kışla varken çevre yeşilmiş, şimdi çevre yapılaşmış, yeşil alan olarak sadece burası kalmış. İki mesele de yeniden yapıma engel. Ayrıca, İstanbul’a dışarıdan gelmiş veya uzak semtlerden gelmiş orta halli insanların Taksim bölgesinde, Beyoğlu’nun en merkezi yerinde bir ağaç altında oturup çay içebileceği, fazla para harcamadan nefes alabileceği, bir saat vakit geçirebileceği başka hiçbir mekan yok.

Bu alana başka bir yapı yapılamaz.
* Taksim’e kışla projesi ne zaman gündeme geldi? Sizin döneminizde mi?
Geçen seçimler öncesinde belediyenin başvurusu üzerine Gezi Parkı’nda geçmişte bir kışla olduğu tespit edildi. İstanbul 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu burada bir kışla yapısı olduğunu tescil etti.
* Bu tescil kararının anlamı ne?
Eğer elde yeterli bilgi ve belge varsa, bu bilgi ve belgeye göre o kışla yapısı yeniden yapılabilir, buna “yeniden inşa” diyoruz ama eski bilgi ve belgelere göre. Bu alana başka bir yapı da yapılamaz.

* Sonra ne oldu?
Aradan 1 yıl kadar süre geçtikten sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yakın bazı mimarlar, 2011’de tescil edilen bu binanın yeniden inşa edilmesi için 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’na yeniden başvurdular, kurul bu talebi reddetti.
PROJEYİ TAKİP EDEN BAZI MİMARLAR HAKKINDA SORUŞTURMA VAR

* Niye reddetti?
Bir binanın yeniden yapımı için elde projelerin olması, planının olması, binanın eski haline göre yeterli dokümanın olması gerekir. Bunların hiçbiri yoktu. Ben görevden ayrıldıktan sonra konu bu kez itirazla Kültür Varlıkları Koruma Yüksek Kurulu’na getirildi. Yüksek kurul çeşitli ticari amaçlarla kullanılacak olan kışla yapımına izin verdi. 31 Mayıs 2013 tarihi itibariyle İstanbul 6. İdare Mahkemesi itiraz üzerine bu izin kararını görüştü, yürütmeyi durdurma kararı verdi.
* Koruma Kurulu’nun kararını kim Yüksek Kurul’a götürdü?
Bu projeyi belediye adına, başkanın yakın çalışma arkadaşı olduğu bilinen bazı mimarlar takip ediyor. Bazıları daha önce İstanbul 3 numaralı Kültür Varlıkları Koruma Kurulu üyesiydi ancak yaptıkları bir çok işlem nedeniyle, haklarında bakanlıkça müfettiş incelemesi yapıldı ve kararlarından ötürü, yanılmıyorsam bunların arasında İslam mezarlığına usulsüz olarak inşaat izni vermek dahi var, savcılığa suç duyurusu gerçekleştirildi ve bu soruşturmalar halen sürüyor.
KiMSE PARMAĞINI KIPIRDATMADI
* Tarihi eserlerin yeniden ihyasına karşı mısınız?

Tam tersine, görev süremde genelde bütün Türkiye’nin özelde İstanbul’un tarihi dokusunun ihyasına çok önem verdim. Topkapı Sarayı’nın avlusundan gecekondu yapıları çıkardım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin de tarihi eserleri ayağa kaldırma niyet ve duyarlılığı varsa Süleymaniye Camii’nin Külliyesi’nin altındaki, şahıslara satılmış olan ve Süleymaniye için bir tehlike içeren işyerlerini temizlesin. Süleymaniye ve çevresindeki mahalleleri, geceleri içinden geçilmez halde olmaktan kurtarsın.
Süleymaniye Camii’nin hemen alt köşesindeki Mimar Sinan’ın küçücük türbesi, bugünkü gösteriş ve kibir merakına tarih içinden muhteşem bir cevap niteliği taşıyor. Türbenin avlusuna saldırmış çirkin beton, briket yapılar var. Yıllardır İstanbul Belediyesi’nden bunları temizlemesini ve Mimar Sinan’ın türbesinin avlusunu genişletmesini rica ettim, kimse parmağını kıpırdatmadı. İstanbul’da tarihi mi ihya etmek istiyorsunuz? Krikor Balyan’ın Taksim’deki yapısını kışla adı altında ticarethane yapmak için ihya etmek yerine, İstanbul’da ayağa kalkacak çok cami, medrese, mescit, külliye, çeşme, mezarlık, mahalle var ama bütün bu saydığım gerçek tarihi eserlerin ihyası kimseye bir rant getirmiyor.

Vicdanların sesi olmaya çalışıyorum
* Son zamanlarda sanki biraz muhalif kalıyorsunuz, AK Parti’den ayrılacak mısınız?
Hayır, ben AK Parti’ye çok zor günlerde, AK Parti ile ilgili Türkiye’de darbe çağrıları yapılırken, büyük topluluklar ayaklandırılırken, milli iradenin sesi kısılmaya çalışılırken geldim. Katılırken, “Bugüne kadar inandığım ve savunduğum ne varsa, hepsini, aynı inanç ve kararlılıkla savunmaya devam ederek aranıza katılıyorum” demiştim, bakanlığı da bu anlayışla yaptım, bugün de bu anlayışımı sürdürüyorum. Bir yanlışa karşı çıkmak, hem bizim inancımızın gereğidir hem de vicdanımızın gereğidir.

CÜZDANLARINI ŞİŞİRİYORLARDI
Bugün İstanbul’da AK Parti kitlesini de bütün toplumu da tedirgin eden o korkunç ve çirkin yapılaşmalara imza atanlar o günlerde AK Parti’de yoktu, AK Parti’yi devirmeye çalışan merkezlere belki servis yapmakla meşguldüler. Söylediklerimle, duruşumla, iktidar imkânlarıyla cüzdanlarını şişirmeye çalışanların değil, AK Parti’nin temiz, masum, mütedeyin, çoğu yoksul, orta gelirli büyük tabanının vicdanının sesi olmaya çalışıyorum.
* Kim bu AK Parti’yi devirmeye çalışan merkezlere servis yapanlar?
Her iktidarı kullanmaya çalışan, her iktidarın otobüsüne, uçağına, trenine, arabasına herkesten önce atlayıp, zor zamanda ilk inecek olanlar ve milletin değil kendilerinin zenginliği için çalışanlar.

RÖPORTAJ: SEDA ŞİMŞEK / BUGÜN GAZETESİ

REKLAM ALANI