Dolar 32,5004
Euro 34,6901
Altın 2.496,45
BİST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 19°C
Parçalı Bulutlu
İstanbul
19°C
Parçalı Bulutlu
Paz 20°C
Pts 23°C
Sal 24°C
Çar 21°C

Faiz artışı son çare

Faiz artışı son çare
15 Temmuz 2013 06:31
A+
A-

Merkez bankası

‘Merkez, likidite silahını sonuna kadar zorlar, faiz artışı son çare’

Fed’in açıklamalarını yumuşatması TCMB’nin elini rahatlabilir.

Gelişmekte olan piyasalardan çıkış Türkiye’de kurun 2 TL, faizin ise yüzde 10 sınırına yaklaşmasına neden olurken bugüne kadar ihalelerle 6 milyar doların üzerinde döviz satan Merkez Bankası’nın bir faiz artırım kararı almadan önce likidite önlemlerinde sınırları zorlayacağı düşünülüyor.

19 Temmuz’da Fed Başkanı Ben Bernanke’nin yapacağı açıklamalar global piyasalardaki dönüş hareketini yumuşatması halinde 23 Temmuz’da yapılacak Para Politikası Kurulu toplantısında Merkez Bankası’nın elini rahatlatacağı düşünülüyor. Merkez Bankası’nın faizde artırım kararını alıp, almayacağının sinyalini, ‘likidite’ müdahalelerinin etkisi de verecek. Analistler, Merkez Bankası’nın zorunlu karşılık, ROM ve faiz koridoruyla kendisine önemli bir alan yarattığına inanıyor. TCMB Başkanı Erdem Başçı’nın son Ankara toplantısında ‘kredilerdeki büyümeyi dizginlemek adına koridorun üst bandında bir ayarlamayı düşünebiliriz’ açıklamalarının önemine dikkat çekiliyor.

TL’nin mayıs başından beri dolar karşısında yüzde 9 oranındaki değer kaybı, tahvil faizlerinde 500 baz puana yaklaşan yükseliş ve borsa endeksindeki yüzde 20’lik düşüş ve Merkez Bankası’nın piyasadaki döviz talebini dengelemek için gerçekleştirdiği 40’a yakın döviz satış ihalesinin ardından piyasada Merkez Bankası’nın faiz artırıp artırmayacağı tartışması yapılıyor.

Yabancılar artırmak zorunda diyor

Deutsche Bank’ın “TCMB’nin imkansız üçlüsünün kurbanı lira” başlıklı raporunda, “TCMB kabullenip faiz artırımına gidene kadar, TL baskı altında kalmaya devam edecektir. Makro perspektiften bakarsak, artan kredi talebi, zayıf döviz kuru ve yüksek enflasyon dikkate alındığında, bunun (faiz artışı) o kadar da büyük bir sorun olmaması gerek. Ancak TCMB büyüme, enflasyon ve cari açık üçlüsünün tamamının istikrarını sağlamanın imkansızlığını kabul edene kadar lira baskı altında kalmaya devam edecek” denildi. Buarada dün Wall Street Gazetesi’nde yer alan bir haberde Barclays’in yorumuna da yer verildi. Barclay’s’in raporunda TCMB’nin faiz koridorunun tavanını TL’yi istikrarlaştırmak için 2-2.5 puan artırabileceği ifade edildi.

Hükümetin ikna edilmesi gerekebilir

Atılım Murat TOBB ETÜ Öğretim Üyesi: “Merkez Bankası Dolar/TL’deki yeni bandın 1.85-1.95 olmasını istiyor. Bu nedenle, kur 1.975 seviyesindeyken yüklü bir döviz satışı gerçekleştirdi. Dolar/TL’nin “psikolojik seviye” olarak da nitelendirilen 2 TL seviyesine ulaşması istenmiyor. TCMB’nin elinde farklı araçlar var. Şu aşamada döviz satarak müdahale ediyor. Alternatif olarak, 23 Temmuz’daki PPK toplantısında ROK’da bir düzenleme yapılabilir. Son çare olarak faizler artırılabilir. Döviz satışlarını bırakıp ROK opsiyonuna yönelmesi, düşünülen pozitif etkiyi yaratmayabilir. Piyasada, “Merkez Bankası döviz satışları ile kurdaki yükselişi durduramadı. Bu nedenle strateji değişikliğine gitmek zorunda kaldı.” algısı da oluşabilir. Kısa süreli bir rahatlamadan sonra, faiz baskısı tekrar başlayabilir. Merkez bankası rezervlerini mütemadiyen azaltamaz. Yabancı yatırımcılar bunu çok iyi bildikleri için “faiz artırımı” istiyor. Yayımladıkları araştırma raporlarında bunu açıkça belirtiyorlar. Ancak USD/TL “2”’ seviyesini aşmadıkça, faiz opsiyonu kullanılmayabilir. Çünkü önceki aylardaki faiz indirimleri, biraz da politik baskılar nedeniyle yapıldı. Seçimler yaklaşırken hükümet faiz artırımına onay vermeyebilir. Faiz silahı kullanılmadan önce hükümetin ikna edilmesi gerekebilir.”

Fed’den gelecek mesajlar çok önemli

Gülay Elif Girgin- Ata Yatırım Başekonomist: “19 Temmuz’da Fed Başkanı Bernanke’nin konuşmasında verilecek sinyaller TCMB tarafından yakından takip edilecektir. Bu anlamda Fed’den gelecek mesajların TCMB’nın 23 Temmuz PPK toplantısı öncesinde önem taşıdığını düşünüyorum. Merkez Bankası’nın tercihi genel olarak TL ve döviz likidite yöntemlerini kullanarak yaşanmakta olan volatilitenin yönetilmesi yönündedir. 19 Temmuz’da  Bernanke’den gelecek sinyaller ve faiz toplantısına kadarki döneme kadar uygulanan etkin likidite müdahalelerinin sonuçları faiz kararı anlamında belirleyici olacaktır. Her ne kadar faizlerde bir arttırıma gitmek en son seçenek olarak görülse de; son Ankara toplantısında Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın kredilerdeki büyümeyi dizginlemek adına koridorun üst bandında bir ayarlamayı düşünebiliriz yönündeki ifadesini önemli ve Merkez’in kendine bir alan açması anlamında önemli bulmaktayız. Şöyle ki; eğer Fed’den gelecek mesajlar şu anki likidite önlemlerin volatil görünümü bertaraf etmede yeterli olmayacağına dair bir görüşün hakim olmasına sebebiyet verirse, 23 Temmuz’da faizlerde bir yukarı yönlü ayarlama görebileceğimizi düşünmekteyiz.

Faiz artışı ihtimali artıyor

İbrahim Aksoy-Şeker Yatırım Ekonomist: “Döviz satım ihaleleri ve ilave parasal sıkılaştırma dışında Merkez Bankası’nın dört seçeneği bulunuyor. Bunlar döviz zorunlu karşılıklarında indirim, döviz rezerv opsiyon katsayılarında indirim, dövize doğrudan müdahale ve faiz koridoru üst bandında artış. Merkez’in faiz artışını ekonomik aktiviteye zarar vermemek için en son kullanmayı tercih ettiğini düşünüyoruz. Bununla birlikte, ROK’larda ve zorunlu karşılık oranlarında indirimlerin etkileri oldukça sınırlı olacaktır. Bunun nedeni bankacılık sisteminin net döviz pozisyonunun sıfıra yakın olması. Bu iki adımla Merkez’in bankacılık sistemine vereceği dövizi bankalar satmayı tercih etmeyebilir. Çünkü böyle bir durum bankaların döviz riski almasına neden olacaktır. Bu da son yıllarda bankaların tercih ettiği bir durum değil. 10 Mayıs itibariyle bankaların net 3,5 milyar dolar döviz fazlası vardı, fakat bankacılık sistemi 28 Haziran verisine göre 0,7 milyar dolar ekside. Yani her ne kadar bankalar Mayıs ortasından sonra TCMB’den ROM altında aldıkları dövizin bir kısmını piyasaya vermiş olsalar da şu anda döviz pozisyonu olarak hafif ekside olmaları, TL’de rahatlamaya katkı yapmalarının zor olduğunu gösteriyor. Özetle, TL’deki volatilitenin devam etmesi ve atılan adımların engelleyememesi durumunda Merkez Bankası’nın gecelik borçlanma faizinde artışa gitmesi ihtimali artıyor.”

REKLAM ALANI