Dolar 32,5032
Euro 34,9839
Altın 2.430,21
BİST 9.802,36
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 20°C
Az Bulutlu
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cum 19°C
Cts 16°C
Paz 16°C
Pts 18°C

En büyük engelimiz öngörülebilirlik

En büyük engelimiz öngörülebilirlik
01 Haziran 2013 07:25
A+
A-

Ali Babacan

Başbakan Yardımcısı Babacan “Biz göre devletin rolü istikrarı ve güveni sağlamaktır. Öngörülebilirliğin eksikliği büyümenin önündeki en büyük engeldir” dedi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Büyümenin ve mali disiplinin bir arada sağlanabileceğine inanıyoruz” dedi.

Ali Babacan, Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) ve Türki Amerikan Birliği (Turkic American Alliance-TAA) işbirliğinde düzenlenen Türk-Amerikan Dostluk Yemeği’nde yaptığı konuşmada, dost ve müttefik olan Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD)  arasındaki ilişkilerin model ortaklık temelinde ilerlediğini kaydetti.

Türkiye ve ABD olarak hem ülke içinde hem de uluslararası alanda aynı değerleri ve fikirleri teşvik ettiklerini ve savunduklarını belirten Babacan, “Biz her zaman demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri, hukukun üstünlüğünü, piyasa ekonomisini öne çıkarıyoruz. Dış politika açısından uzun bir ortak gündem listemiz var. Türkiye ile ABD’nin dış politikada en üst 10 gündem maddesinin 9’unun kesişir. Aynı çıktıları hedefliyoruz. Bunlara ulaşma yolundaki yöntemlerimiz farklı olabiliyor. Ancak yine de birbirimize güçlü ve devamlı bir danışma durumumuz var. Uluslararası ilişkilerimizin gündemlerinin gittikçe daha çok birbirine yaklaşmasından memnunuz.  Her iki ülkenin de ortak konsepti küresel sorumluluktur. Dünyanın herhangi bir yerinde hangi olay olursa olsun biz bununla ilgileniyoruz” diye konuştu.

Babacan, İki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin stratejik olarak geliştirilmesi hedefini koyduklarını dile getirerek, Türkiye’den iki milletvekili ABD’den de iki kongre üyesinin biri ABD’de diğeri Türkiye’de olmak üzere yılda iki kez bir araya gelerek görüştüklerini söyledi.

Avrupa Birliği (AB) ile ABD arasında müzakerelerine başlanması planlanan Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı’na değinen Babacan, “Türkiye, hâlihazırda AB ile Gümrük Birliği’nde olduğu için bizler de bunun bir parçası olmak isteriz. Sayın Başbakan’ın ABD ziyaretinde de zaten bu politik iradeyi paralel bir süreç geliştirmek adına her iki taraf da beyan etti” dedi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Coğrafyası, tarihi ve içinde bulunduğu uluslararası oluşumların Türkiye’yi “yolların kesişiminde bir ülke” olarak tanımladığını ifade ederek, Türkiye’nin Amerika kıtasında 2008 yılında 12 elçiliği bulunuyorken geçen yılın sonunda bu sayıyı 34’e çıkardıklarını, bu yıl 2 tane açılacağını belirtti.

Babacan, Peru, Kolombiya, Panama ve Kosta Rika’da da elçiliklerin yakında açılacağını bildirdi.

– “OECD ülkeleri arasında deniz aşırı kalkınma yardımını en hızlı artıran ülkeyiz”

Babacan, Türkiye’nin önemli bir politik, ekonomik ve sosyal  dönüşümden geçtiğini vurgulayarak, “Türkiye’de gerçekleşenler, bölgemizdeki pek çok ülke için önemlidir. Yerel reformlar pek çok ülke için bir ilham kaynağı olmuştur. Tecrübemizi paylaşmak için, politik ve ekonomik reformlar için pek çok ülkeye uzman gönderiyoruz. Aynı zamanda pek çok ülkeye kredi ya da hibe olarak finansman temin ediyoruz. Türkiye gittikçe gelişmekte olan bir bağışçı ülke. 2004’te sadece 8 ülkeye bağışta bulunuyorduk. OECD ülkeleri arasında deniz aşırı kalkınma yardımını en hızlı artıran ülkeyiz. Özel sektörümüz ve sivil toplum kuruluşlarımız yurtdışında faaliyet gösterme konusunda çok aktif. Özel sektörümüz, hükümetimizin deniz aşırı yardımları kadar hibede bulunuyor” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de demokrasinin eskisine göre çok daha iyi işlediğini, ancak yapılacak reformlar konusunda hala uzun liste bulunduğunu dile getiren Babacan, gerçek birinci sınıf ve işlevsel bir demokrasiye ihtiyaç olduğunu, bunu gerçekleştirmek için çalıştıklarını söyledi.

Ekonomik reformlara bakıldığında, 2009 yılından önce önemli bir düzenleme sürecinden geçtiklerini, kriz geldiğin de ülkede güçlü özel sektör ve bankaların bulunduğunu, bu nedenle de krizin etkisinin Türkiye üzerinde sınırlı kaldığını belirten Babacan, şunları kaydetti:

“Büyümeyi ve mali disiplinin bir arada sağlanabileceğine inanıyoruz. Bizim modelimizde büyüme işini özel sektör yapıyor. Biz hükümetin büyüme için harcama yapmasını doğru bulmuyoruz. Devletin ekonomik operasyonlarının boyutunu düşürmek bizim başlangıç politikamızdı. Pek çok özelleştirme yaparak 42 milyar dolarlık özelleştirme geliri elde ettik. Hükümet pek çok sektörden çıkmış durumda. Özel sektörün büyümesi de istihdamı artırdı. Hükümetin ekonomide ana aktör olmasıyla 4,8 milyon istihdam artışını yapamazdık.

Biz göre devletin rolü istikrarı ve güveni sağlamaktır. Öngörülebilirliğin eksikliği büyümenin önündeki en büyük engeldir .Tüketiciler kendilerini güvende hissetmezlerse harcama yapmazlar. Kurumlar geleceklerine güvenmezlerse yatırım yapmazlar. Bankalar geleceğe yönelik güven hissetmezlerse kredi açmaz. Tüketiciler, firmalar ve bankalar durduğunda ekonomi de büyüme de durur. Merkez bankaları sadece sınırlı bir zamanda katkıda bulunabilir. Merkez bankalarının likidite operasyonlarına sonsuza kadar güvenemeyiz. Bizim Merkez Bankamız kendi ana işini yapmak için son derece dikkatli ve konsantre olmuştur.”

– “Türkiye olarak kendimizi yalnız hissediyoruz”

Ali Babacan, Türkiye’nin yakın komşusu Suriye ve Irak’ta problemlerin büyük olduğunu dile getirerek, “Suriye’de rejim kendi vatandaşlarını öldürüyor, kendi şehirlerini bombalıyor.  Uluslararası toplumda birliğin eksikliği önemli bir problem. Uluslararası toplum birleşik bir duruş gösteremiyor. Rusya, Çin, Şangay Beşlisi ülkeleri ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri yardımcı olmuyor. Suriye’deki durumun en kısa sürede normale dönmesini ümit ediyoruz. Bu rejimin bir geleceği olmadığına inanıyoruz. Beşar Esad’ın bu kadar çok kendi insanın katlettikten sonra terk ettiğine inanıyoruz. Rejim, insanların ve pek çok uluslararası organizasyon nezdinde geçerliliğini kaybetti. Arap Birliği’nin son toplantısında davet Şam rejimine değil muhaliflerin liderine yapılmıştı. İslam İşbirliği Organizasyonu’nda da Suriye’nin üyeliği durdurulmuş durumda. Türkiye’nin Suriye için yaptığı her zaman yüzde 100 uluslararası mevzuata uygundu. Aynı zamanda Suriye için attığımız her adımda hiçbir zaman yalnız hareket etmedik. Her zaman dostlarımız ve müttefiklerimizle beraber hareket ettik. Suriye, Türkiye’nin ikili bir problemi değildir. Bu bir bölgesel, insani ve küresel bir problemdir ve küresel dikkati gerektirir” değerlendirmesinde bulundu.

Irak’ta yapılacak seçimlerin çok önemli olduğuna dikkati çeken Babacan, “Çünkü Irak temsili bir hükümete ihtiyaç duymaktadır. Mevcut hükümet maalesef son derece mezhepçi bir çizgi izlemektedir. Etnik, dini ve mezhepsel farklılıklar Irak için bölücü unsurlar olmamalı. Politik birlik ve Irak’ın toprak bütünlüğü bizim bölgemiz için çok önemli. Irak’ta seçilecek hükümetin birleştirici olacağını ve Irak halkını hangi etnisite, hangi mezhep olursa olsun temsil edeceğini ümit ediyoruz” diye konuştu.

Babacan, dönüşüm sürecinden geçen Tunus, Mısır, Libya, Yemen ile güçlü bağları bulunduğunu belirterek,  bu ülkelerin daha iyi işleyen demokrasiye sahip olmak istediklerini ancak kısa vadede pek çok zorluklar olduğunu söyledi.

Bu ülkelerin bu süreçte harici desteğe ve rehberliğe ihtiyaçları olduğunu kaydeden Babacan,  “Bunu yoğun bir şekilde yapıyoruz kendi tecrübelerimizi paylaşıyoruz. Bu ülkelerle pek çok anlaşma imzaladık. Aynı zamanda onlara finansman desteğinde bulunuyoruz. Ayrıca bu ülkelere farklı programlarla temin ettiğimiz hibeler de var” dedi.

İçinden geçilen zamanın Ortadoğu ve Afrika için Birinci Dünya Savaşı’nın ardından son 100 yıl içerisindeki en önemli zaman dilimi olduğunu dile getiren Babacan, bu dönem iyi bir şekilde yönetilirse bölgenin ümit verici ve refah bir bölgeye dönüşebileceğini ifade etti.

Babacan, “Ancak Türkiye olarak kendimizi yalnız hissediyoruz. AB kendi yerel krizleriyle son derece meşgul. Ekonomik kriz Avrupa’da pek çok hükümeti işgal etmiş durumda. Ancak biz hala onlarla beraber çalışmaya gayret ediyoruz. ABD idaresiyle de bahsettiğim ülkeler için neler yapılabileceği noktasında beraber çalışıyoruz. O yüzden Amerika ve Türkiye arasındaki ilişkiler açısından da tarihsel bir zamandan geçiyoruz. Dostluğumuzu, ortaklığımızı, ittifakımızı güçlendirmeliyiz. Aynı zamanda pek çok farklı ülke için de beraber bir şeyler yapmalıyız”  değerlendirmesinde bulundu.

Ali Babacan, TUSKON ve TAA’yı düzenledikleri etkinlik dolayısıyla tebrik ettiğini sözlerine ekledi.

REKLAM ALANI