Yurtdışı eğitimde doğru bilinen yanlışlar

Yüksek dolar kuru, geçim derdi, okul telaşı, sınavı stresi derken kimler yurtdışı eğitim hayalini gerçekleştirebiliyor? Başka bir ülkeye tek başına gitmek, hiç tanımadığı kültürde insanlarla tanışmak, en önemlisi eğitim için bütçe ayırmak çoğu kişinin gözünde fazlaca büyüttüğü bir olay haline gelmiş durumda. Oysa iyi bir araştırma, iyi bir danışmanlık ve  doğru bir rota belirleyerek, Avrupa’nın birçok ülkesinde dil eğitimi almak, Türkiye’de okumakla neredeyse eş değer haline gelmiş durumunda. Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de her 10 kişiden 4’ü yurtdışı eğitimi konusunda ne yazık ki doğru bilgiye sahip değil. Endless Abroad Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı CEO’su Gökmen Özdemir yurtdışı eğitimde doğru bilinen yanlışları sıraladı işte madde madde yurtdışı eğitimde doğru bilinen yanlışlar…

Doğru bilinen yanlışların başında yurtdışı eğitimde ne yazık ki ücretler konusunda oldukça fazla bir yanlış algı var. Türkiye’de de olduğu gibi yurtdışı eğitiminde de okuldan okula ücretler değişkenlik gösteriyor. Ancak Londra, New York, Toronto ve Dublin gibi şehirlerde, eğitim ücretlerinin yüksek olduğu yerler kadar, her bütçeye uygun herkesin rahatlıkla gidip eğitim alabileceği eğitim kurumları da mevcut. Uygun bütçeli okulların hemen hepsi şehir merkezlerinde yer alıyor. Aynı zamanda Yurtdışında dil eğitimi almak isteyenlerin iyi bir araştırma ve doğru bir danışmanlıkla Türkiye’yle aynı ücretlere sahip olan, eğitim kurumları bulmak mümkün.

Dünyanın hemen her ülkesine binlerce öğrenci dil eğitimi almaya gidiyor. Malta gibi Türk öğrencilerin çok olduğu düşünülen ülkelerde de ne yazık ki “fazla Türk varsa İngilizce öğrenemem” gibi yanlış bir algı mevcut. Yurtdışında dil eğitimi almaya giden öğrencilerin dillerini geliştirmeleri, kendi inisiyatiflerine kalıyor. Yurtdışında her eğitim kurumunda sınıflar en fazla 15’er kişiden oluşuyor. Dolayısıyla bu sınıflarda 2 ya da 3 Türk öğrencinin bulunması oldukça normal bir durum. Bu noktada öğrencilerin yapması gereken en önemli şeyler ise; olabildiğince  iletişime açık olmaları, eğitim kurumunun gerçekleştirdiği sosyal aktivitelere katılmaları, Türk öğrencilerden ziyade diğer ülkelerden gelen öğrencilerle daha çok vakit geçirmeleri ve o ülkenin iş imkanlarını değerlendirmeleri gerekiyor. Bunun aksini yapan öğrencilerin, ne yazık ki İngilizce dil eğitimini tamamlamadan ülkelerine dönme ihtimalleri de artıyor.

Yurtdışı dil eğitiminde en hassas konulardan biri de zaman. Dil eğitimi almak isteyenler, okul iş gibi çevresel etkenlerden dolayı kısa eğitim programlarına daha çok yöneliyorlar. Ve çevreden gelen “kısa zamanda dil öğrenemezsin” algısı ne yazık ki öğrencileri yanlış bir düşünceye sürüklüyor. Dil eğitim programları 2-52- hafta arasında değişiyor. Ve bu süre zarfında öğrencilerin eğitim alırken yüksek motivasyonlu olması, daha konsantre ve iletişime açık olması, belki de en önemlisi dil öğrenmeye yatkın olması gibi faktörler, çok fazla önem arz ediyor. Dolayısıyla “kısa zamanda dil öğrenemezsin” algısı ve bu algıyı her öğrenci için genellemek, yanlış bir yaklaşım biçimi olur. Yurtdışında 1 gün bile fazla eğitim almak öğrenciler için deneyim süreçlerini artırmak, öğrenme hızını da arttırdığı bir gerçek. yurtdışına gidecek öğrencilere eğitim programları ne olursa olsun ne kadar iyi seviye İngilizceyle eğitim almaya gidilerse, daha iyi bir seviyeyle dönme ihtimalleri oldukça fazla bilgisini vermekte de fayda var.