Dolar 32,4730
Euro 34,9255
Altın 2.435,25
BİST 9.716,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 20°C
Az Bulutlu
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cum 19°C
Cts 16°C
Paz 16°C
Pts 18°C

İSLAM DÜNYASI İKİYE BÖLÜNMEK İSTENİYOR

İSLAM DÜNYASI İKİYE BÖLÜNMEK İSTENİYOR
10 Aralık 2017 14:51
A+
A-

Kurşun, “İslam dünyası ikiye bölünmek isteniyor. Bölgede uluslararası sistem yeni aktörler istiyor. Bu aktörlerin de eski alışılmış yapıları dönüştürmesi bekleniyor. Şu an, Suudi Arabistan ve onun desteklediği ülkeler, İsrail ve ABD aynı blokta yer alıyor. Öbür tarafta ise bir Ortodoks, bir Şii ve İslam dünyasının umudu olan bir Sünni devlet var.”

Uluslararası Teknolojik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (UTESAV) tarafından 27. Haliç Buluşmaları kapsamında, “Suudi Arabistan’ın Yeniden Kurulması ve Ortadoğu’nun Geleceği” konulu konferans düzenlendi. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun’un katılımlarıyla gerçekleştirilen toplantıyı UTESAV Başkanı Mehmet Develioğlu yönetti. Açılış konuşmasında Develioğlu “İslam dünyası ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Batılı güçlerin müdahalesiyle sorunlar içinden çıkılamaz hale geliyor. Son günlerde Suudi Arabistan’da yaşananları anlamakta zorlanıyoruz.’’dedi.

Suudi Arabistan ve Vahhabilik mezhebinin tarihsel arka planını anlatarak konuşmasına başlayan Zekeriya Kurşun, Suudi devletinin üç aşamada meydana geldiğini belirtti.18.yüzyılda Muhammet Bin Abdülvahap’ın İbn-i Teymiye ve İbn-i Cezmiye gibi İslam âlimlerinin fikirlerinden yola çıkarak Hanbeli mezhebini yeniden yorumladığını vurgulayan Kurşun, kısa süre sonra Suudi ailesinin de desteğiyle bu yeni mezhebin Arabistan coğrafyasında yaygınlık kazandığını ifade etti.

Muhammed Bin Suud ile Muhammed Bin Abdülvahap arasında 1744 yılında iki maddelik bir anlaşma imzalandığını sözlerine ekleyen Kurşun, 1. Suud devletinin bu ittifak neticesinde kurulduğunu kaydetti.

Batılı Güçlerle İttifak Kuruldu

1950’li yıllardan itibaren Suudi ailesinin petrolden pay almaya başlamasıyla bölgede büyük bir nüfuz elde ettiğine işaret eden Kurşun, petrolün çıkarılmasıyla birlikte Suudi Arabistan’ın Batı blokunun en önemli müttefiki haline geldiğini kaydetti. 1979 yılında Humeyni tarafından İran’da yapılan devrimle dengelerin bir kez daha değiştiğini vurgulayan Kurşun, “Suudiler, İran’ın ne olabileceğini çok iyi anladı; kendileri gibi aşırı uçlarda yeni bir hareket ortaya çıkmıştı. Bu durum, yeni bir husumetin şekillenmesine imkân veren en önemli noktaydı. Halen İslam dünyasının iki ötekisiyle karşı karşıyayız. Suudiler, Arabistan’daki Şiiler üzerinde baskı uyguladı. Bahreyn bir ülke değil ama yüzde 60’ı Şii, burayı da etki altına almaya çalıştı. Keza aynı şekilde Kuveyt’i de etki altına almaya çalıştı.“ şeklinde konuştu.

Bu durumun hem İran’ın hem de Suudi Arabistan’ın uluslararası alanda durumu kendi lehlerine çekebilmek için bir fırsat olduğunu söyleyen Kurşun, “Suudiler, Yemen’de Husilere savaş açtı. Kral Selman bu savaşı bir prestij haline getirmek istedi ancak yenilgiler başlayınca içerde bir prestij arayışına girdi. Savaşın getirdiği maliyetlerle ekonomi zor duruma düşünce 2030 vizyonu doğrultusunda özelleştirme, üretim ve toplumsal katılımı öncelikleyen bir sistem arayışına yöneldiler. Bölgede Suudilerin üretim içerisinde yer almaması ve ülke dışında eğitim alan kişilerin sisteme entegre edilememesi üzerine yeni model arayışına girildi. Bu noktada yeni veliaht, “Biz mutedil İslam’a dönüş yapacağız.” dedi. Bizde ‘ılımlı İslam’ olarak tarif edilen anlayış. Ama ‘mutedil İslam’ bu demek değildir. Vahhabilik ilkelerini yeniden uyarlayarak mevcut sistemde 2030 vizyonunu destekleyecek bir fetva yapısı oluşturmak istiyorlar.” ifadelerini kullandı.

Bölgede uluslararası sistem yeni aktörler istiyor

Bu gelişmelerin İslam dünyasında olumsuz sonuçlara yol açabileceğini ve radikalizmi körükleyeceğini vurgulayan Kurşun, “ Bu gelişmelerle İslam dünyası ikiye bölünmek isteniyor. Bölgede uluslararası sistem yeni aktörler istiyor. Bu aktörlerin de eski alışılmış yapıları dönüştürmesi bekleniyor. Şu an, Suudi Arabistan ve onun desteklediği ülkeler, İsrail ve ABD aynı blokta yer alıyor. Öbür tarafta ise bir Ortadoks, bir Şii ve İslam dünyasının umudu olan bir Sunni devlet var. Son girişimler bu resimlerin ortaya çıkmasına neden oldu. Burada hiçbir tarafa doğrudan doğruya bunu niye yaptınız deme şansımız yok. Çünkü sistem buna doğru gitti. Ama bu taşınabilir bir sistem midir? Şu an önümüzde duran problem bu.” değerlendirmesinde bulundu.

REKLAM ALANI